21 Ocak 2021, 20:16 tarihinde eklendi

GÖKTÜRK KİTABELERİNDEN GÜNÜMÜZE

GÖKTÜRK KİTABELERİNDEN GÜNÜMÜZE

           

            Karamsarlık sarmıştı yüreğimi

                                   Nedendir bilinmez.

            Belirsizlikse nedeni karamsarlığın

                        Akıl dışı yollarla çözülmez

            Sanki karanlık günlere sürükleniyorduk

            Karanlığa davetiye cehaletle bileniyorduk

            Günün karanlıklarına

                                   Tarihin ışığını tutmak istedim:

            Haykırıyordu Göktürk kitabelerinde

            Kül Tigin, Bilge Kağan

            “Sen birliğini, ilini; töreni korursan

                        Sen hakanını dinlersen

                                 Kim böler birliğini, halkını, ülkeni?”

                        …(!)

            Damarlarımdan kanımın çekildiğini

            Dev gibi insanların karşısında,

            Çağdaşlığımızın bütün gelişmişliğine karşın

                                   Küçüldüğümü görüyordum.

            Demokrasinin

            Antik Egenin Agora Meydanlarında doğduğunu

                                                                     Söyleyenler,

            Tek egemen hakanın görmüyorlardı,

                                               Halkına verdiği hesabı

                                         . . .

            Nereden nereye…

            O sözleri görmek için gitmişken yüzlerce yıl geriye

            Tarih akmıştı irili ufaklı bir pınar misali

            Ulu çınar Osmanlı da yıkılmıştı

                                                Kuru çalılar gibi

            Acılar katran dökmüş yüreklere

            Çeşidi bilinmiyor

            İşgal denen kâbusun sonu bir türlü gelmiyor

            Yamalı çarıkların yırtılmayı azalttığı ayakların

            Üniforma bulamayan askerlerin

            Arpadan ekmek yapan ninelerin

            “Analık hakkımı helal etmem dönersen cepheden”

                                                            diyen anaların

            Kocalarını cepheye uğurlayan telli duvaklıların

            Kuva-yi Milliyesi canlandı gözümde

            “Yedi düvel” diyordu dedem, düşmanın hepsine

            Azınlık da katılmıştı kargalar sürüsüne

            Beden yatırılmış masaya

                        kabarmıştı iştahlar

                                   parçalamak istedikleri bedenin

            Ruhuna dokunamamıştı küstahlar           

            Tarih Türk’ü ateşle sınıyordu

            “Bacılar, kardeşler, hiç bitmeyecek zannedilen saatlerde

                                               çok yakındır aydınlık”

            Diyordu Halide Edip,

 

            Makûs talih ne yapıp ne edip yenilmeliydi

            Tarihin talihsizliğinden doğan

            O

            Barışa kanat çırpan güvercin

                             Kartalıydı savaşın.

            Beklenen aydınlık Samsun’dan doğuyordu

            İnançlı gönüller birliğe yürüyordu           

            Eskilerin Hakanı, Sultanı, Padişahı

            Mustafa Kemal’di bağımsızlığın şahı

            Kolay olmadı kurtuluş, zor günler yaşanmıştı

            Yedi düvele karşı zaferler kazanılmıştı.

            Karanlık esaretten kötüydü

                        Cehalet karanlığın öncüsüydü

            Halk asker kenetlendi Meclisle

            Karar verilmişti artık hep ileriye

            Çağdaşlık ışıltısı Anadolu’yu sarıyor

            Unutulmuş insanım artık aydınlanıyor

            Çok zor dönemeçlerde devrilmedi araba

            Bazen yakıtsız kaldık

                        Bazen de iki arada bir derede sıkıştık           

            Ulu çınar Osmanlı ümmet yapmıştı bizi

            Parçalanınca çınar

            Savrulunca kurtçuklar

            Aslımızı görmüştük

            Biz ümmetten devletken

                        Türk milleti olmuştuk

                        Türk devleti kurmuştuk

            Sindiremedi yedi düvelin hayalcileri

            Hayallerine sığdıramadıkları zaferleri

            İncelendik hassas deneylerle

            Buldular açıklarımızı türlü bahanelerle

            Yoksulluk, açlık kıtlık büküyordu belimizi

            Geri kalmışlık, olmayan sanayi

                                    Bitmeyen ihtiyaçlar…

            İşgal edemedikleri Anadolu’ya

                        İçten kapı da açılmıştı

            İşbirlikçilerle bir güzel kucaklaşmıştı

            Lüks yaşantının nimeti, bitmeyen bir özentiyle

            Bir bir sunulmuştu önümüze

            Başlamıştık yabancı olmaya özümüze

            Kamçımız sırtımızda yiğitliğimizdendir

            Yardım sever dostlardan borçlar yığılıyordu

            Kim bilir karşılığında neler alıyorlardı

            Yerli malı haftası kutlanmaz oluyordu

            Sanayi durdurulup ithalat artıyordu.

            En basitinden tekstilin bizdeyken en iyisi

            Satılan Avrupa etiketlisi

            Kıbrıs çıkarması ardından yaşanan ambargo

            Bir uyanışa ilk adımda atılan ilk adımlar

 

            Pıtrak gibi yayıldı Anadolu bağına

            Mikrop gibi düşürüyordu insanı tuzağına

            Başlayınca kalkınma hamleleri

            Kimisi gerici kimisi ilerici

            Kâh faşist kâh komünist

            Ya alevi ya Sünni

            Bitmiyordu oynanan oyunlar bir türlü

            Kan kaybediyordu ülkem

            Gerisinde kalıyorduk çağın

            Üzümünü yemiyor bekçisini dövüyoruz bu bağın

            Kardeş kavgasına son veren 12 Eylül

            Yalancı bahar havası yaratmıştı

            Gerçekler aydınlandıkça yılların sahnesinde

            Dış perdeden Ilımlı İslam derlerken bir yandan

            Ne bölücüyü önlüyor

            Ne borç azaltıyorduk

            Büyük Ortadoğu Planıyla ne kazanıyorduk

            Irak’ın başına gelenlerin       

            Gelmesinden korkar olduk başımıza

            Dost bildiğimiz Avrupa, ABD suyunda

            Nato denen dostun (!) güvenli yollarında

            Sıkılırken ülkeme kurşunlar

            Demokrasi istiyordu dost bilinen düşmanlar

            Satılmış kalemlerle

                        İkinci Cumhuriyetçilik

                        Otonomi, daha bilmem ne bela

                                Olduk demokrasi havarisi

            Oysa hukuk ve özgürlük için kaçan suçlu

                        Gönüllü geliyordu hapishanemize Avrupa’dan

            O kadar özeldi ki evlerimizin adı kalmıştı ceza

            Yandaş girenler paydaş olup çıkıyordu

            Ne hikmetse özgürlük sanki

            Bölücülere, yeşil sancak açanlara haktı

            Halkım basının doğrusuna muhtaçtı

            Kimisi dergâhtan paylaşıyor

            Kimisi dağlardan sataşıyor

            Ülkem kan kaybediyor dostlar avuç kaşıyor

            Nasıl dostluktur bilinmez

            Ülkeme düşman her haine bağrını açanlar

            Bu işi fikir özgürlüğü adına yapanlar

            Yasaklarken “Ermeni katliamı yok.” demeyi

            Yasal izin içinde istiyorlar ülkeme küfretmeyi

            Ölçüsüzlük içinde dostluk gösterisinde

            Kriter yükseltirler Birlik sınırında beklettikleri ülkeme

            Dile getiremezler gerçek düşlerini

            İşbirlikçi aydınlar da görüyor işlerini           

            Tehlike onlara yönelirse sınır tanımazlar

            Çünkü onlar devlettir;

            Ülke çıkarları öndedir dostlarımızın

            Bombalarına ortak olmazsak insanlık dışı oluruz

            Bosna’da, Çeçenistan’da susanlar

            Irak’ta petrol için tecavüze koşarlar           

            Magazin perdelemiş gözlerimizi

            Magazin aktörleri iyi oynuyor rollerini:          

            Gel gör ki                  

            Adım adım tehlike büyüyor:

            Müttefikler pek seviyorlar bizi(!)

            Askerimiz ölür(!) diye istemiyorlar sınırı geçmemizi

            Onlar haritalar çiziyor sınırımız silinmiş

            Çuval geçirilen asker sanki bizim değilmiş

            Müttefikler çekinmiyor toprağımızda bir devletten

                                                           söz etmekten

            Zannederiz hikmet var bu sonsuz beklemekten

            Çekiç güç meğer 12 yıl kafamıza vurmuş

            Soran olmuş mu acep, orada ne yapıyormuş

            “Ezme, uyuştur” demiş, görev böyle buyrulmuş

            Avutmanın yolları ince ince işlenmiş;

            Türban bu ülkede asıl sorun deniliyor

            Erotizm, şans yolu harika oluyordu

            Televizyonlar en çok onları sunuyordu

            Sanatçı öksürünce haber manşet oluyor

            Gazilerin acısını belki duyan olmuyor         

            Bilmem gizli işgal mi yaşanıyor(!)

            Dedirten olaylara kapılar açılıyor

            Küstahların işgalde bile dokunamadığı ruh

            Dostluk gösterisiyle parçalanıyor

            Birliğimiz sarsılıp, çatlaklar oluşuyor

            Kazan içinde kepçe her zaman vardır

            Kepçeyi düşman tutarsa zarardır.

 

            Tarih bizi bu kez de ateşle sınıyordu

           

            Daldım yine kitabeye hakan haykırıyordu

            “Türk milleti tok olduğunda açlığını

              Zengin olduğunda yokluğunu

              Bağımsız olduğunda unutursun esaretini”

              Diyordu           

            Galiba korktuğumuz başımıza geliyordu

            Mustafa Kemal’i anlamayan bir kuşak

            Biri bizi gözetliyor adında kurulmuş tuzak

            …

            Kimisi satmaya hazır vatanı

            Kimisi vurdumduymaz

            Kimisi hep ben, hep bana

            Ata’mın Gençliğe Hitabını aşk olsun anlayana

            Çoğunun krediyle para görüyordu cepleri

            Bilgin de o, vatansever de o

            Türeyince çetecilik

            Doğmuştu ince işçilik

            Okullarda her gün ant içmiştik

            Türküm doğruyum çalışkanım

            O ant içen nesil nerededir?

            Yakup Kadri “Yaban” da

            “Ne verdin ki insanıma ne bekliyorsun ondan”

            Derken haklı değil mi?

            Yıllar galiba boşa harcandı boşa

            Sular akar mı hiç yokuşa

            Atam affet bizi izinden ayrıldık

            Atam affet bizi sözünden ayrıldık

            Ey yüce Yaratanım Çanakkale’de

            Yalnızca Türk’ü değil İslamı da korudun

            Senin askerindi sen böyle buyurdun

            Bu tarih alın yazımızsa Çanakkale’de

            Mustafa Kemal’di cephede emrinde

            Destanlar yaratan bu halk

            Uyanmak için ne bekler?

 

            Allak bullak olan kafam

            Işığında tarihin aydınlandıkça kararıyor

            Anıtsal ruhların temizliğinde yıkanıyor

 

                                                           2007

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *