05 Şubat 2023, 21:35 tarihinde eklendi

2023 SEÇİMİ YALNIZCA SEÇİM Mİ? 2

2023 SEÇİMİ YALNIZCA SEÇİM Mİ? 2

 

            Gerek sosyal hayatın gerçekleri gerekse de tarihsel akış ve politik uygulamalar dikkatlice incelendiğinde, düşmanların hep dost kimliğiyle yaklaştığı görülür. Yani yırtık, kirli, dağınık giysiler içinde birinin size yaklaşmasından tedirginlik duyarsınız. Tatlı dilli, güzel giyimli, insan ilişkilerinde ustaca davranışlar sergileyen birinin yaklaşmasından değil tedirginlik duymak, mutlu bile olursunuz.

            İlk on yılda Osmanlıdan payımıza düşen Düyun u umumiye borçlarını ödediğimiz gibi sanayide, tarımda, sanatta, kültür ve eğitimde dünyayı kıskandıracak kadar ilerlemiş, özellikle 1929 dünya ekonomik krizinden başarılı politikalar, akılcı uygulamalar ile güçlenerek çıkmamız Cumhuriyetimizin aydınlık düşünceli yöneticilerinin liyakatle yaptıkları uygulamalar sonunda yeryüzünün parlayan yıldızı olmuştuk.

            Bu gelişmeler, teknolojik/ sanayi ürünlerine de yansıyacak, daha dün araç bulamayan, kağnıya mahkûm bir ülke ambulans helikopter yapıp ihraç edecek noktaya gelmişti.

            Tarihsel olay ve ayrıntıları başka yazı konusu olarak bırakıp dostlarımızla(!) ilişkilerimize dönelim. Özellikle aydınlanma hareketi olan eğitim seferberliği karanlıklara karşı açılmış büyük bir savaştı.

            Cumhuriyetimizin ilk nüfus sayımında yaklaşık 13 milyon olarak tespit edilen nüfusumuzda, okur yazar oranı %12 gibi görünür. Oysa bu rakamın tahlil edilmesi gerekir: Gayri müslim denilen vatandaşlarımızın okuma yazma oranı çok yüksekti. Anadolu kadınının yüzde bir veya bir buçuk kadarı; erkek nüfusumuzun da yüzde beş civarında okuma yazması olan vardı. Özetle gayri müslim dışındaki vatandaşlarımızın okuma yazma oranı %3 ya da 4 civarındaydı.

            Yapılan harf devrimi ile bir gecede bütün insanımız cahil edildi yaygarası koparanlar, 600 yıllık Osmanlı’da % 95-96’sı cahil bırakılan; hem de asırlarca cahil, hurafelere inanan, duyduklarını ibadet, gördüğü her eski yazılı metni bir ayet veya hadis gibi kutsal yazı sayıp öpüp, alnına koyduktan sonra, besmeleyle yüksekçe bir yere bırakan insanlar olarak yaşatılmasını görmüyor, sözünü bile etmiyorlardı. Söze burada bir ara verip, bir başka noktaya bakalım.

            Hilafet makamının alametleri olan kutsal emanetler, Yavuz Sultan Süleyman tarafından İstanbul’a getirilmesine karşın, “halife” unvanını Yavuz da Kanuni de kullanmamışlardır. Ne zaman yönetim acizleşmiş ne zaman ekonomi yönetilemez hale gelmiş, akıl hocaları, padişahlara “halife” unvanını yapıştırmışlar. Bu da yaklaşık 18.yüzyılın başları demektir. Yani verilmek istenen ne idi: Sakın ha padişahın emir ve uygulamalarını beğenmemek, karşı çıkmak ya da dedikodusunu yaparak değersizleştirmeye kalkışma hem devlete hem de dine karşı suç işlemiş olursun. Hadi devlet bu dünyalık ancak dine karşı gelmek tümüyle cehennemlik olman demektir. Sakın ha sakın.

            Sözü yukarıda bıraktığımız yerden birleştirerek devam etmeye çalışırsam, Cumhuriyet’in devrimlerine karşı olan bir tarikat/cemaat grubu da vardı bu Ülkede. Din elden gitti, halifesiz yetim kaldı İslam, Padişahsız bir  hiçiz, mübarek Kur’an harfleri kaldırıldı, kafir yazısı getirildi tarzında tepkisel hareketler varlıklarını sürdürmekteydi.

            İşte bu grubun varlığını bilen Lozan’da karşımızda yer alan emperyalistler avuçlarını okşayarak ve yazımın başında belirttiğim gibi dost, yardım sever görünümlü maskeleriyle, saf vatandaşımızın aklını çelerek, Cumhuriyet karşıtları olarak, Cumhuriyetimizin temellerine bomba koyduklarının belki de farkında olmadan yol almaları sağlanıyordu. 15 Temmuz 2016 gerçeği ve yaşadığımız acılar hafızalarımızda hala taptaze durmaktadır.

            “Ben olmazsam, İslam biter. Ben hem İslam’ın hem de Kur’an’ın koruyucusuyum. Şıhınız/Şeyhinize itaat edin ki Cennet’te Peygamberimize komşu olasınız.” Daha neler, neler…

Cennet ödülü, sanki gidip gelen anlatmış da biliyorlarmış gibi öylesine güzel hurilerle süslenip ballandırılarak anlatılıyor ki, kapalı toplumların en çok konuştuğu ve ilgisini çeken cinsellikle çekici hale getiriliyor ki erkek egemen toplulukta, kadının varlık bile sayılmadığı dönemlerde, anlatılan bu güzelliklerden kim geçmek ister? Hele bir de katran kaynayan kazanlarda yanmak varken, kim şıhından/şeyhinden ayrılabilir?

Oysa Kur’an’da gayet açıktır: “Hicr Suresi 9. Ayet Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.” (Diyanet İnternet sitesinden alınmıştır.) Ayet bu kadar açıkken, siz nasıl kendinizi Allah’ın yerine koyarsınız? Yaklaşık 1500 yıllık geçmişiyle ne savaşlar ne istilalar atlatmış İslam’ı o zaman da sen mi korudun? Cenneti kutsal kavramdan çıkarıp erkeklerin hayal dünyasını süsleyecek bir zemine niçin getirirsiniz?

Sorun nerde? Sorun bilmeyenin çözüm bulamayacağı sorularla bağlanmasını sağlayarak, kişiliğini ele geçirmek, kendisi için canlı bomba görevlisi ya da boyun kesen cellatlar halinde bir güç merkezi oluşturmakta yatıyor.

Dini kullanan ya da din adına hareket ettiğini söyleyen cemaat/tarikat vakıf ve derneklerinin şeffaf bütçeleri, kayda geçirilmiş hareket alanları -genelde-yoktur. Devasa bütçeler, kukla olmuş insanlarla devlet içinde devlet olma zevkini yaşayanlar topluluğuna dönmüş bu gruplar, Cumhuriyetin aydınlık yüzünde gizlenerek yaşamaya başlamışlar. Emperyalistlerin arayıp da bulamadığı devasa işbirlikçiler ve düşman belli: Kemalizm.

Alnı secde görmüş insanlara oy verdiği için sevinenlerin, 16 Temmuz sabahı, “Nur yüzlüydüler, efendi saygılı, tatlı dilliydiler. Çalışkan disiplinli idiler. Nereden bilelim her birinin hain olduğunu?” diyerek, üzüntü ve kandırılmışlık duygularını dile getirenlere çok rastlamadık mı?

2023 seçimi, vatandaşımızın özgürce oy kullandığı, gönlünce dilediği parti ya da gruplara oy verdiği bir seçim olsun. Gerçekten isteğimiz bu ise, inancımızın sandıkta kullanılmasına izin vermeyelim. Kul ile Allah arasındaki manevi bağı siyasilerin politik işleriyle lekelemelerine izin vermeyelim.

Cahil doğmak değil, cahil kalmak suçtur. İnsan ailesini, ülkesini, coğrafyasını seçemez ancak yarınlarını da başkalarının vicdan ve aklına da bırakamaz.

DEVAM EDECEK….

 

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *