YAŞAYAN RUH, YAZDIRAN RUH MUDUR (4)
4- Müdafaa-i Hukuk, bağımsızlık ve İstiklal Marşı…
İstiklal Marşımızın ruhi derinliklerine inersek, tarihsel süreç içinde kuruluşlarını tamamlayan Türk devletlerinin, kuruluş dönemlerinin özelliklerini buluruz.
Örneğin, Türk tarihinin yazılı ilk siyasetnamesi, yönetenin halkına bilgi ve öğüt vermesi bakımından demokratik davranışın yazılı metni olması bakımından çok önemli olan Orhun Anıtları/ Göktürk Kitabelerinden, özetle ve günümüz Türkçesine çevirerek: Türk Oğuz beyleri, halkı, işitin! Hakan oldum, çok savaşlar ettim. İlsizi(devletsizi) illi yaptım. Çıplakları giydirdim, açları doyurdum. Köle olmuş erkeği bey, cariye olmuş kızını hatun yaptım.
Türk halkı! Nankörsün: Tok olduğunda acıktığın günleri; İlli olduğunda ilsiz olduğun günleri, giyinik olduğunda çıplak (yoksul) olduğun günleri unutursun. Öyle olduğun için besleyip doyurmuş olan hakanlarının sözlerini dinlemedin her yere gittin, oralarda hep mahvoldun tükendin. Her ne sözüm varsa ebedi taşa hakkettim. Ona bakarak öğrenin.
Türk Oğuz beyleri, halkı işitin! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta kara yer delinmedikçe, Türk halkı senin devletini, töreni kim bozabilir?
Bu ifade tarzını alarak, tarihin sayfalarında yer almış bütün Türk devlet ve imparatorluklarının kurulduğu yıllara özgü söylendiğini düşünün. Çünkü kurulan her devleti, bir nedenle yıkıntıya götürmüşüz. Kimisini önünü göremeyen yöneticiler, kimisini beceriksiz ve basiretsiz yöneticiler, kimisini saraya sızmış cariyeler-hakan eşleri, kimini işbirlikçi hainler, kimisini de olmayan parayı borç alarak yiyerek batırmayı başarmışız. Tıpkı aşağıdaki şiirimde anlatmaya çalıştığım durum:
TARİH DE TARİH
Övünürüz, tarihte / “On altı imparatorluk kurduk.” diye.
Allah tembeli bahane / Çirkini övünmek için yaratmış
Niçin bakmaz tersine / On altı imparatorluk batırdık.” diye.
Fukara tesellisi, borç bularak yaşamak
“Dağ dayanmaz hazıra.” der atalarımız
Önünü görmez geçmişiyle övünen / Kesesinden yer borç yiyen.
Elbette övünülecek geçmiş varsa yaşatılmalı,
Geçmişin acısında da ders alınmalı.
Yarınlar aydınlık olacaksa / Adımlar olmalı sağlam
Adımları atanlar adam olmalı adam. (2011-Mehmet KARTAL)
Daha dün denecek kadar kısa bir dönemde, kadınları karnında bebeğiyle süngüleyen Rumların ENOSİS planından, 1974’te, Türk ordusunun kahramanlığı ile kurtarılan ve o dönemlerde Türk ordusunu kurtarıcı olarak gören Kıbrıs halkının bir kısmının, 2000’li yılların başından itibaren aynı orduyu işgalci görmeye başlaması yakın tarihimizin ibretlik örneğidir.
Tıpkı hilafet özlemiyle Mustafa Kemal ATATÜRK’e dil uzatmanın da ötesine gidecek kadar değişen bir kısım vatandaşlarımızın Kurtuluş Savaşı’na bakması gibi…
“Mustafa Kemal kazanacağına, Yunan ordusu kazansaydı.” diyecek kadar ihanete gerekçe hilafetin kaldırılması mıydı? Pekiyi halife Müslüman olduğu için yanlış karar veremez miydi? Tam da bu noktada, İslamiyet’in yayılmaya başladığı yıllarda yaşanan TU’ME olayı denk gelir anlatmak için.
TU’ME olayı ve Nisa Suresi’nin 105-115 ayetlerinin inişiyle ilgili olarak, Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK’ün “Kur’an Penceresinden Kurtuluş Savaşına Bakış” adlı eserinde yer alan konuyu özetlemek istiyorum. (a.g.e sayfa 189-199)
Sahabelerden Tu'me b. Übeyrik, Müslüman komşusu Katade Bin NUMAN’ nın zırhını çalar. Yahudi komşusu Zeyd Bin SEMİN’e emanet ederek, zırhı onun evine bırakır. Tu’me’nin hırsızlığı dile gelince, Yahudi komşusunun evinin aranmasını ister. Zırhın o komşunun evinde bulunması ve tanıkların ifadeleri Muhakeme yapan Peygamberi yanıltmak üzeredir. Birinin sahabe olması, güvenilir, yalan söylemez algısı; diğerinin Yahudi olması ve zırhın evinde bulunması Peygamberde suçlunun Yahudi olduğu kanaati doğurmaktadır. Karar vermek için zaman ister, o zaman diliminde de 10 ayet iner. Bu ayetler, Peygambere karar verme konusunda yanlış yolda olduğunu, karar verirken daha ayrıntılı soruşturma yapması gerektiğini -hem de uyarıcı bir dille- ifade eder.
Bilgi vermek amacıyla bu ayetlerden 105-109 aşağıda yer almaktadır.
Nisa Suresi 105-109 ayetler, “105. Biz sana Kitab (Kur'ân)ı hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma! 106. Allah'tan bağışlanmanı dile. Şüphesiz, Allah bağışlayıcıdır, esirgeyicidir. 107. Kendilerine hainlik edenleri savunma. Muhakkak Allah hain günahkârları sevmez. 108. Bunlar, insanlardan (hainliklerini) gizlerler de Allah'tan gizlemezler. Oysa O, geceleyin istemediği şeyi kurarlarken onların yanı başlarındadır. Allah, onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır. 109. Haydi siz dünya hayatında onları savunuverdiniz (diyelim). Peki, kıyamet gününde Allah'ın huzurunda onları kim savunacaktır? Yahut onlara kim vekil olacaktır? *
*Bu âyetlerin, sahabelerden Tu'me b. Übeyrik hakkında inmiş olduğuna tefsircilerin büyük çoğunluğu fikir birliği içindedir.
Bu sahabe, daha sonra, yaşadıkları nedeniyle dinden çıkarak Peygamber’e dahi hakaret edecek hale gelen bir inkârcı olur ve dinden ayrılır.
Yaşantısı ile inancının örnek insanı olan Akif, Mustafa Kemal’in çağrısına uyup Ankara’ya gelerek, Kurtuluş Savaşı’nın anıtlaşan marşını alacak kadar yüreğiyle hareket etmiştir.
İstiklal Marşımız, bir “Hakk” şiiridir. “Hakk” sözcüğü yerinde ilah, yerinde hukuk / adalet anlamlarıyla kullanılmaktadır. Akif, gerçek bir Kur’an Müslümanı olmasaydı, Mustafa Kemal’in yanında yer almazdı.
Hakkıdır, hakk’a tapan, milletimin istiklal!
…….
Doğacaktır sana va’dettigi günler hakk’ın…
…….
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk’a tapan, milletimin istiklal!
İstiklal Marşımızdan alınan yukarıdaki dizelerin yer aldığı bu şiir, Mustafa Kemal’in yönettiği oturumda Meclis’te defalarca okunmuş, her okunmasında coşkuyla ayakta alkışlanmıştır.
Yaşadığımız tartışmaları, gördüğümüz çelişkileri hele hele tarihimize ihanet eden cümleleri duydukça gerçekten insan sormadan edemiyor: “Yaşayan ruh, yazdıran ruh mudur?” diye.
.............................YAZININ DEVAMI GELECEK.....................
BİR CEVAP YAZ