2025, 19 MAYIS
15 Mayıs 1919 Hasan Tahsin ya da gerçek adıyla Osman Nevres’in 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir'e çıkartma yapan Yunan ordusu karşısında bağımsızlığın ilk ateşini açması ve şehit edilmesinin hemen ertesi günü Mustafa Kemal ve karargâhı Bandırma Vapuru ile Karadeniz’e açılmış, Samsun’a doğru yol almaktaydı.
İlk adım 19 Mayıs 1919, Cumhuriyetin ilanı 29 Ekim 1923…
Dünya savaş tarihine geçecek eşsiz bir destan: Kurtuluş Savaşı. Atatürk, zor, çileli ama onurlu bir savaşın sürecini ve Cumhuriyete giden yolu büyük eseri olan Nutuk’ta hem belgelere dayanarak hem de tarihsel sıralama yaparak ayrıntılı bir biçimde anlatmış. En büyük eserim dediği cumhuriyeti gençlere emanet ederken şöyle seslenmiş:
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Mustafa Kemal Atatürk
Gençliğe hitabeyi okudukça, düşündükçe O büyük insana bir kez daha minnet duyguları ile binlerce teşekkür etmek geliyor içimden.
106 yıl önce çıktığı yolculuğu yokluklara, iş birlikçi hainlere, ölüm fetvası veren Şeyhülislamlara, idam fermanı onaylatan saray yağcıları ve onaylayan padişahlara karşın zaferle taçlanan cephelerin ardından Cumhuriyet ışığı ile aydınlattığı Anadolu’nun bağımsız ve bütün olmasını Türk tarihi açısından eşi bulunmaz bir şans olarak görmek gerekir.
Ne büyük bir ileri görüşlülük ne büyük bir devlet adamlığı… Eserini emanet ettiği gençliğe yaşayabilecekleri tehlikeleri de sıralamış, yaptığı tespitlerde zerre kadar yanılgıya uğramamıştır.
Dünya değişim içerisinde. Her alanda yaşanan değişim devletlerin işgal politikalarını da etkilemiştir. Yok öyle eskiden olduğu gibi aylarca ordu hazırlayıp, milyarlarca masraf yapıp, sayısız can kayıplarıyla işgal etmek.
Yeni yöntem, taşeron savaşları. İşgal etmek yok. Bulacaksın kendine kuklalar, ülkesine ihanet ederek ülke ekonomisine kayıplar sağlayarak, kendi insanını kendisiyle kırdıracaksın. Sen devlet sorumluğu ile barış dileklerinde bulunurken maşa olarak kullandığın kuklaları eğitip donatacaksın, açıktan dost görünüp amaçlarına giden yoldakilere her türlü desteği vereceksin.
Bu filmi çok gördük. Anadolu insanı vatan toprağı için çok bedel ödedi. Daha gencecik Cumhuriyet’in ilk yıllarında Menemen’de bu filmin içinde bulduk kendimizi. Musul Kerkük konusu gündemdeyken, İngiliz maşası Şeyh Sait devreye girdi. Can ve mal kayıplarımızdan başka Musul ve Kerkük’ü de kaybettik.
İş birlikçiler önce fabrikalarımızı kapattılar, uçak sanayisinde dışa bağlı hale geldik. Nüfus hareketini köyden kente kaydırarak, tarımdan uzaklaştık. Montajdan ileri gitmeyen halimizle güya sana toplumu olduk.
Doğamızı kirletmek pahasına Dünyanın çöplerini vatanımıza doldurduk. Kıbrıs Savaşı sonunda yaşadığımız ambargo sayesinde başladığımız uyanışla yeni yeni silkinmeye, kendimize gelmeye çalışırken, senaryo değişti: Sağcı – solcu olduk; Alevi – Sünni olduk; Atatürkçü- Atatürkçü olmayan olduk, girdik birbirimize.
Dünya yeni oyunlar peşindeyken, Anadolu sahnesi de yeni bir oyuna perde aralıyordu: Kürt- Türk kavgası. Yaklaşık 50 yıldır oynanan oyunda 1000 yıllık kardeşliğimizi bozamayan emperyalistler, alnı secde görmüşler oyununu sahneleyip, 15 Temmuz filmini oynatıyorlardı. Bir yandan BOP işlemekte, bir yandan bölücü terör yaşanmakta… Kurtuluş Savaşımızın ve Lozan’ın başarılı adamı ve ikinci Cumhurbaşkanımız Sayın İNÖNÜ, “Başka millet yoktur, içinde bizim kadar hain yetiştirsin.” diyerek, acı gerçeği yıllar önce yüzümüze vurmuştu.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını yaşadığımız tarihin getireceği her günün daha büyük dertler getireceği görülmektedir.
Binlerce şehit ve insanımızın kaybı, ekonomik kayıplar, siyasal sorunlar, adaletsiz uygulamalar, vatansever insanlarımızı derinden yaralarken yetmezmiş gibi bir de LOZAN’ı tartışmaya açarak, katliam yapmış devlet olduğumuzu iddia edenler, dünyaya kendilerini barış güvercini gibi de göstermeyi ihmal etmiyor. Böl, parçala yönet politikası doğrultusunda parçalanan IRAK, SURİYE bu ideallerin yeşerdiği coğrafyalar olarak önümüzde dururken, sıranın ülkemizde olduğunu görmemek en azından saflık değil midir?
Atatürk’ün Cumhuriyeti çok yönlü saldırı altındadır: Seçilmiş başkanlar terörist etiketiyle yargılanırken, fikrini Anayasamızın güvencesinde açıklamaya çalışan gençler tutuklanırken, 50 yıllık teröre temel hazırlayıp, bunca zararı ülkemize yaşatan kişi “Önder” kabul ediliyorsa, umut hakkı denerek, af yolu aralanıyorsa, bizim 2025 yılının 19 Mayıs’ında Gençliğe Hitabeyi bir kez daha diyerek, defalarca okumamız, neyi nerede kaybettiğimizi düşünmemiz, adımları buna göre atmalı, kararlarımızı bu doğrultuda yeniden değerlendirmeliyiz.
Anlamak isteyene yeter de anlamak istemeyen için ne dersem boşuna!
19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA, GENÇLİK VE SPOR BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.
BİR CEVAP YAZ