SOYKIRIM ABD VE BİZ
Yönetenlerimiz, siyasilerimiz, basınımız, STK’lar, odalar, dernekler kısacası tepki göstermek isteyen herkes, bakın ben de 24 Nisan 2021’de ABD başkanının bir sözcüğüne tepki için kâğıda kaleme sarılmışız. Kâğıt kaleme sarılmak bir deyimdir, artık klavyenin tuşlarıyla buluşuyoruz.
Ne demiş, nasıl demiş? Nasıl demeliymiş, aslında ne demeliymiş? Sorular, sorular… Yakından uzağa mı gideyim, uzaktan yakına mı geleyim? Kararsızlık içinde aklıma gelenlerle devam edeyim, dedim.
Halen çatıştığımız PKK, PYD ya da adları her ne ise 40 yıllık terör belamızın arkasında ABD yok muydu? Irak’ı parçalayıp büyük kürdistana giden yolun kapısını aralayan ABD değil miydi? (Cehaletimi bağışlayın, aslında emperyalist çeteler değil mi demem gerekiyor da ABD bu çetenin lideri olduğu için ABD diyorum.)
Halkımızın saf inanç kimliğini kullanarak Devletimizin kılcal damarlarına kadar sızan sahte Müslümanların arkasında ABD yok muydu? Almanya rol kapmaya çalışırken, Fransa pay almak için “Ben de varım.” tarzı uğraşırken babaları ABD sırtlarını sıvazlamıyor muydu?
Yunanistan’a acıyorum. Osmanlı’dan kalma yaralarının acısını her fırsatta Ülkemize saldırmak için bir dayanak olarak kullanan aslında emperyalistlerin ha PKK ha FETÖ’den farkı olmayan bir tetikçisi olduğunu anlamayacak kadar zavallı politikacıların elinde kalmış bir devlet. Öyle ki Kurtuluş Savaşı yıllarında Batı Cephesinde savaştığımız Yunanistan, kendini cepheye süren ellerin yenilgiden sonra ellerini çekmeleriyle bir iç karışıklığa düştüğünü unutacak kadar zavallılar.
Zannedersiniz ABD çok büyük bir devlet. Bir avuç Ermeni lobisinin oy tuzağına düşecek kadar zavallı. Kendi içinde hala siyah-beyaz çatışmasını önleyemeyecek kadar aciz. Kızılderili katliamlarını, Vietnam, Afrika topraklarındaki katliamlarını, Irak, Libya, Ortadoğu’daki kanlı ellerinin hesabını daha insanlığa vermemiş yamyamlar dünyası, kırk parçalı yamalı bohçadan başka bir şey değil. Dışarıda kurduğu baskı ve sömürgeci anlayış ile elde ettiği savaş ganimetleriyle ayakta duran, az bir yoksulluk kapıda görünse parçalanacak bir balon şişmesinden başka bir şey olmayan devlet.
Öyleyse sorun nerde? ABD gerçekten dünyanın jandarması mı, babası mı? Elbette ki hayır. Ancak her ülkenin içine yerleştirdiği ajanları ve örgütlü hareketleriyle siyasal güçlere yön verme, seçim sonuçlarını etkileyecek basın gücü oluşturma ve kendi çıkarlarına ters düşmeyecek iktidarları sandıktan çıkarmadaki marifeti ile bu unvanları aldığını düşünüyor.
1986 yılında Libya Sirte Körfezini devlet terörü halinde bombalarken, benim Ülkem yapılanı kınamayı başaramayan yöneticilerin elindeydi. Siz haksızlığa karşı çıkmazsanız, yaşadığınız haksızlık karşısında da yalnız kalırsınız. Buna ilkeli devlet yönetimi derler.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası, haşhaş bahanesiyle ambargo uygulayan ABD’nin bize dost olamayacağını anlayamayacak derecede ABD sevdalısıydık.
Bugün Avrupa’da herhangi bir ülkenin örneğin, İtalyanların Kızıl Tugay’larına, Yunanistan’ın 17 Kasım’ına, Almanların Baader-Meinhof Grubu’na İspanyolların ETA’sına ülkemizde hareket alanı verseydik, bize karşı tutumları ne olurdu?
Suriyeli göçmenin bile nitelikli insanını ülkesine alan ABD ve Avrupalıların, yoksul Suriyelileri denizde ölüme terk etmelerini biz yapsaydık bugün halimiz düşünemiyorum.
Parasını verdiğimiz F-35 projesinden kovulduğumuzda ADB başrolde değil miydi? Ülkemin güvenliği adına tehlike olan rahip Brunson’u, bağımsız mahkemelerimiz tutuklamışken, ülkemize baskı ve şantajla ekonomik darbe yapan ABD’den dost olur muydu?
Kendi ulusal güvenliğimiz için Çin’den silah almak istediğimizde karşı çıkanların başında ABD ve Avrupalı dostlar(!) yok muydu?
S-400 konusunda tepki koyan NATO’yu kışkırtan ABD değil miydi? Patriotları Ülkemize vermeyen ABD değil miydi?
Sakarya Savaşı’ndaki can kayıplarımız kadar can kaybı verdiğimiz 1980 öncesi sağ-sol olaylarının arkasında ABD yok muydu?
1968 kuşağı “Coniler evine, ADB go home” diye karşı çıkarken, karşı çıkanlara şiddet uygulanıyordu, oysa uçak fabrikalarımızın kapanmasının, otomobil (Devrim üretimi için) üretimimizin başlamadan bitmesinin ardında ABD yok muydu?
Ege’de tatbikat sırasında “pardon” denilerek savaş gemimizi vuran ABD değil miydi?
Siz bugün neden “soykırım” sözüne kızıyorsunuz? Burada daha sayamayacağım kadar ABD’den dost kazığı yemişiz, ama hala dostluk beklentileri içindeyiz. Uyanmak, "devletler arası ilişkilerde dostluk olmaz, çıkar hesapları vardır." diyebilmek için başımıza daha nelerin gelmesi gerek? Bunun için de atalarımız su uyur düşman uyumaz dememiş mi?
Atalarımız ne güzel demiş, “Köpekten post, düşmandan dost olmaz.” diye. Biz beyaz tekeyi kaybetmişiz, koyunların hesabını soruyoruz. (Ağanın çok sevdiği beyaz ve güzel bir tekesi varmış. Yaylaya göç sırasında, çoban ıkıla sıkıla gelmiş ağanın karşısına, “Ağam beyaz tekeyi kaybettik.” demiş. Ağa öfkelenerek, “Bana derhal beyaz tekemi bulup getirin.” dese de günler geçer beyaz teke yok. Bu arada üç koyun kaybolur. Ağa yine beyaz tekeyi sorar. Birkaç keçi kaybolur, ağa yine beyaz tekeyi sorar. Yaylada bu kez bir atı kaybolur ağanın, ağa yine beyaz tekeyi sorunca oğlu dayanamaz, sorar: Baba, koyunlar, keçiler at kayboldu, sen hala beyaz tekeyi ararsın? Ağa ders gibi cevap verir: Oğul biz ne kaybettiysek, beyaz tekeyle kaybettik. Beyaz teke kaybolduğu gün bulunaydı, bu ağanın hiçbir malına bir şey olmaz diyeceklerdi. Bugün biz ne kaybettiysek beyaz tekeyi bulamadığımız içindir.)
Kurtuluş Savaşı için yola çıkan Mustafa Kemal ATATÜRK ve dava arkadaşlarının silah, cephane, para ve daha önemlisi savaşacak askeri yoktu. Vatana olan sevdası, bağımsız yaşamaya olan inancı vardı. Onlar, bağımsızlık, kurtuluş dedikçe havlayan köpekler yok muydu? İt ürür kervan yürür demiş atalarımız, hak bildiğin yolda yalnız da kalsan yürüyeceksin.
Söze bakarım söz mü diye, söyleyene bakarım adam mı diye. Hani meşhur bir savunma cümlesidir, abdestimden şüphem yok ki namazımdan şüphem olsun. Evet her ne kadar öyle de olsa, demek ki karşı tarafa bu fırsatı verecek ortamları hazırlamışız.
Bu kadar yaygara koparıp da muhatabını adam yerine koyacağına, adımlarını öyle at ki, sana muhtaç olsunlar, sen onların ayağına değil onlar senin ayağına gelsin.
Buna da ilm-i siyaset derler. Dördüncü Murat’ın, yardım isteyen Romanya elçisinin talebi için hazine tam takır boş diyen vezirine söylediği söze dikkat: Bre lala, ne istiyorsa ver. Zira, yardım isteyen ağız, emir dinlemeye hazır kulak yaratır.
Ne dersiniz, doğru söylemiyor mu? Belki unutanlar vardır diye… “MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET ASİL KANDA MEVCUTTUR.”
25 Nisan 2021
BİR CEVAP YAZ
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *
Kalemine sağlık canım hocam
Emeğine, kaleminize sağlık hocam,
Kalemine sağlık hocam ????????
Çok doğru belirtmişsiniz.Kaleminize sağlık sayın hocam
Kaleminize sağlık hocam...saygılarla...
Kaleminize sağlık hocam. Her cümleniz ayrı bir doğruyu ifade ediyor. Saygılarla..
Kalemine sağlık sayın kartal hocam.
Kalemine sağlık sevgili müdürüm selamlar Ali Paşa Kahraman
Sayın hocam kaleminize sağlık çok güzel bir şekilde ifade etmişsiniz Saygılar sunuyorum
Kaleminize sağlık hocaö
Gönlüne, aklına, ağzına, kalemine/tuşlarına sağlık Müdürüm...Kafirlerden, Müslümanlara dost olmaz...ABD ve işbirlikçileri inşallah kendi pisliklerinde boğulacaklardır...Devletimiz ebed müddet var olacaktır...Yeterki biz Malazgirt, Çanakkale, Kuvayi Milliye, 15 Temmuz ... ruhunu muhafaza edelim...