09 Şubat 2021, 20:55 tarihinde eklendi

İKTİSAT BABA

İKTİSAT BABA

 

Teknolojinin yaşantımızı bugünkü kadar

Kolaylaştırıp karmaşıklaştırmadığı günlerdi.

 “Bilim Çin’de de olsa alın.” Buyuran inancın yaşandığı

 “Hayatta en doğru yol gösterici bilimdir.” diyen 

Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'te

Baba ocağından okuma uğruna yollara düşmüş

Garipliği ve gurbeti ilk kez tadan bir gençtim.

Babam, “Sen oku oğlum, ceketimi satar okuturum.”

Diyordu da derinliğindeki anlamı sezemediğim

Erdemli sözler söylüyordu.

 “Bankamıza danışmadan paranıza yön vermeyin.”

Diyen bankanın Değirmendere şubesinde

Okumam için yatacaktı Babamın alın teri

Ben o alın terinin sıcaklığını derslerimde yaşatacaktım.

Zor da olsa günler günleri kovalamış

İkinci sınıfın dersleri arasında akıyordu.

Yazdırmalı telefonlarla görüştüğüm anama

 “Param çok oldu biteli. Sor hele babama

Yatırmadı mı acaba?”

 “Oğlum hem de telgraf ödemeli yatırdım.”

Diyordu babam.

Uğradığım her gün daha da sıkılıyordu canım,

Parasızlıktan bilmiyorum ne yapacaktım.

Borç birikmişti hem de epey

İstemeye yüzüm de kalmamıştı kimseden.

Ayın yirmisini geçmiş param hala gelmemişti.

Günlerden Cuma

Gelmiştir umuduyla yine uğramıştım bankaya

Cebimdeki para akşam yemeğime yetmez

Cumartesi ve Pazar aç karına hiç geçmez.

Ne yapmalıydım? Bilmiyordum.

Açtım, yorgun ve umutsuzdum.

Ayaklarım, üniversitenin yoluna gitmek istemiyor

Yürüdükçe, getirmiş beni

İktisat Baba’ya

Yemeklerimizi sürekli yediğimiz lokantaya

Garsonlar ağız alışkanlığı hocam diyorlar

Tanışıklığın hatrına ilgi gösteriyorlar. 

Ustamız nerde?

“Sen otur hele çay içmekte çınarın altında.” diyordu

Trabzon limanının girişi karşısında

Ulu bir çınardı

Lokantayla çınarın arasından Çömlekçi yokuşu başlardı

Çağırdılar ustayı garsonlar

Usta telaşla geldi, “Ne var?”

Hocam istiyor seni

Merakla başladı dinlemeye beni

Anlattım durumumu

Yazsam mektup aileme gönderecek

Pul paramın olmadığını,

Aç olduğumu

Paramın gelmediği için

Arkadaşlarıma karşı borçlu

Ve mahcup olduğumu

Babacan tavrıyla dinleyen usta

Sıkıldığın bu mu?

Diyerek patlattı kahkahayı   

Başladı emirler yağdırmaya

Koş zarf ve kâğıt al gel başlasın yazmaya

Bir garson giderken bakkala

Diğeri gitmişti bana çay almaya

Zarfa derdimi dökerken duvara dönüp

Ağlıyordum çaresizliğime

Yalnızlık ve kimsesizliğime

Siliyordum yaşlarını gözlerimin

Cevap yetiştirip sözlerine ustanın

Yazılmıştı mektup yüreğimdeki acıyla

Çorba, hamsiden sonra sıra gelmişti tatlıya

Reddederek tatlıyı

“Usta borca tatlı yemek ayıp olmaz mı?”

Bu akşamlık hepsi benden

Borcun yok

Lakin karnın aç olur da gelmezsen

Küserim çok

Helalleşip ayrılacaktım oradan

Elini uzatarak kasadan

Bir şey bırakmıştı cebime

Merak ediyordum acaba ne?

Yanında bakamazdım baksam olurdu ayıp

Ben kuytu bir yer için ilerlerken

Yollar altımdan kayıp

Uzaklaşıyordu sanki

Nihayet Çömlekçi tuvaletinin duvar kenarını bulmuştum

Sevinçten sarhoş olmuştum

Cebime beş bin lira koymuştu

O zamanın en büyük parası; zengin olmuştum

Binlerce şükür ederek sevinç gözyaşlarıyla

Koyulmuştum yola

Borç istemeyecektim kimseden param var ya

Mektubum eve ulaşmış anam okuyunca ağırlaşmış

Babam bir telaşla

Ne yapar beş parasız çocuk gurbet elde diyerek

Telefon havalesiyle yeni bir para göndererek

Yetişmeye çalışmış imdadıma

Benim de yetişmişti

Küfür dolu telgrafım, bankanın genel müdürlük odasına

Sonunda iki para buluşmuştu cebimde

Bankadan tartışarak ayrılıp kapatın hesabı diyerek

Yeni bir bankaya yönelmiştim isteyerek

Dağıtmıştım borçlarımı artık.

Almadı verdiğim parayı İktisat Baba

Dar gündekinden daha çok uğruyorduk lokantaya

Yaşıyorsan İktisat Baba Allah uzun ve sağlıklı

Ömürler versin

Öldüysen eğer Rabbim gani gani rahmet eylesin

 

                                2007

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *