İKTİSAT BABA
Teknolojinin yaşantımızı bugünkü kadar
Kolaylaştırıp karmaşıklaştırmadığı günlerdi.
“Bilim Çin’de de olsa alın.” Buyuran inancın yaşandığı
“Hayatta en doğru yol gösterici bilimdir.” diyen
Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'te
Baba ocağından okuma uğruna yollara düşmüş
Garipliği ve gurbeti ilk kez tadan bir gençtim.
Babam, “Sen oku oğlum, ceketimi satar okuturum.”
Diyordu da derinliğindeki anlamı sezemediğim
Erdemli sözler söylüyordu.
“Bankamıza danışmadan paranıza yön vermeyin.”
Diyen bankanın Değirmendere şubesinde
Okumam için yatacaktı Babamın alın teri
Ben o alın terinin sıcaklığını derslerimde yaşatacaktım.
Zor da olsa günler günleri kovalamış
İkinci sınıfın dersleri arasında akıyordu.
Yazdırmalı telefonlarla görüştüğüm anama
“Param çok oldu biteli. Sor hele babama
Yatırmadı mı acaba?”
“Oğlum hem de telgraf ödemeli yatırdım.”
Diyordu babam.
Uğradığım her gün daha da sıkılıyordu canım,
Parasızlıktan bilmiyorum ne yapacaktım.
Borç birikmişti hem de epey
İstemeye yüzüm de kalmamıştı kimseden.
Ayın yirmisini geçmiş param hala gelmemişti.
Günlerden Cuma
Gelmiştir umuduyla yine uğramıştım bankaya
Cebimdeki para akşam yemeğime yetmez
Cumartesi ve Pazar aç karına hiç geçmez.
Ne yapmalıydım? Bilmiyordum.
Açtım, yorgun ve umutsuzdum.
Ayaklarım, üniversitenin yoluna gitmek istemiyor
Yürüdükçe, getirmiş beni
İktisat Baba’ya
Yemeklerimizi sürekli yediğimiz lokantaya
Garsonlar ağız alışkanlığı hocam diyorlar
Tanışıklığın hatrına ilgi gösteriyorlar.
Ustamız nerde?
“Sen otur hele çay içmekte çınarın altında.” diyordu
Trabzon limanının girişi karşısında
Ulu bir çınardı
Lokantayla çınarın arasından Çömlekçi yokuşu başlardı
Çağırdılar ustayı garsonlar
Usta telaşla geldi, “Ne var?”
Hocam istiyor seni
Merakla başladı dinlemeye beni
Anlattım durumumu
Yazsam mektup aileme gönderecek
Pul paramın olmadığını,
Aç olduğumu
Paramın gelmediği için
Arkadaşlarıma karşı borçlu
Ve mahcup olduğumu
Babacan tavrıyla dinleyen usta
Sıkıldığın bu mu?
Diyerek patlattı kahkahayı
Başladı emirler yağdırmaya
Koş zarf ve kâğıt al gel başlasın yazmaya
Bir garson giderken bakkala
Diğeri gitmişti bana çay almaya
Zarfa derdimi dökerken duvara dönüp
Ağlıyordum çaresizliğime
Yalnızlık ve kimsesizliğime
Siliyordum yaşlarını gözlerimin
Cevap yetiştirip sözlerine ustanın
Yazılmıştı mektup yüreğimdeki acıyla
Çorba, hamsiden sonra sıra gelmişti tatlıya
Reddederek tatlıyı
“Usta borca tatlı yemek ayıp olmaz mı?”
Bu akşamlık hepsi benden
Borcun yok
Lakin karnın aç olur da gelmezsen
Küserim çok
Helalleşip ayrılacaktım oradan
Elini uzatarak kasadan
Bir şey bırakmıştı cebime
Merak ediyordum acaba ne?
Yanında bakamazdım baksam olurdu ayıp
Ben kuytu bir yer için ilerlerken
Yollar altımdan kayıp
Uzaklaşıyordu sanki
Nihayet Çömlekçi tuvaletinin duvar kenarını bulmuştum
Sevinçten sarhoş olmuştum
Cebime beş bin lira koymuştu
O zamanın en büyük parası; zengin olmuştum
Binlerce şükür ederek sevinç gözyaşlarıyla
Koyulmuştum yola
Borç istemeyecektim kimseden param var ya
Mektubum eve ulaşmış anam okuyunca ağırlaşmış
Babam bir telaşla
Ne yapar beş parasız çocuk gurbet elde diyerek
Telefon havalesiyle yeni bir para göndererek
Yetişmeye çalışmış imdadıma
Benim de yetişmişti
Küfür dolu telgrafım, bankanın genel müdürlük odasına
Sonunda iki para buluşmuştu cebimde
Bankadan tartışarak ayrılıp kapatın hesabı diyerek
Yeni bir bankaya yönelmiştim isteyerek
Dağıtmıştım borçlarımı artık.
Almadı verdiğim parayı İktisat Baba
Dar gündekinden daha çok uğruyorduk lokantaya
Yaşıyorsan İktisat Baba Allah uzun ve sağlıklı
Ömürler versin
Öldüysen eğer Rabbim gani gani rahmet eylesin
2007
BİR CEVAP YAZ